bozuk
Görünüm
Türkçe
[düzenle]Söyleniş
[düzenle]- Heceleme: bo‧zuk
Ad
[düzenle]bozuk (belirtme hâli bozuğu, çoğulu bozuklar)
- (para) bozuk para, madenî para
- Hiç olmazsa birkaç kuruş bozuk ver! - M. Ş. Esendal
Çeviriler
[düzenle]Ön ad
[düzenle]bozuk (karşılaştırma daha bozuk, üstünlük en bozuk)
- bozulmuş olan
- Daracık ve bozuk kaldırımlardan çamurlu sular akıyordu. - T. Buğra
- (anatomi) görevini yapamaz duruma gelmiş
- Ağzındaki birkaç bozuk dişten şüphe ettim. - R. N. Güntekin
- (mecaz) gergin, huzursuz, karışık, kötümser
- Bozgun sırasında Ankara'da meclisin havası pek bozuktu. - F. R. Atay
- (mecaz) kızgın, sıkıntılı
- Süleyman'ı adada yüzü o kadar bozuk ve korkunç buldu ki. - H. E. Adıvar
Deyimler
[düzenle]Çeviriler
[düzenle]bozuk
|
Kaynakça
[düzenle]- Türk Dil Kurumuna göre "bozuk" maddesi